Yitip giden hayata tutunma çabasıyla birbiri ardına geçip giden günlerin arasında savrulup duruyoruz.
Eskisi gibi güven kokmuyor ilişkiler, sorgusuz sualsiz birbirine koşan komşuların olduğu mahalleler tedavülden kalktı.
Ciddiyetsiz, çıkara dayanan, toksik, güven kelimesinin zerresini barındırmayan ilişkilerle hayatı idame ettirmeye çalışıyoruz.
Eskiden eşyalar kırılınca tamir edilir, kalpler kırılınca gönül alınırdı. Upuzun ramazan sofraları kurulur, komşuda pişen bize de mutlaka düşerdi. Üç günden fazla küs kalınmaz, çocuktur küserler de barışırlar da diyerek muhabbete devam edilirdi.
Ne eski çocuklar ne eski komşular ne eski aşklar ne de eski çıkarsız ilişkiler kaldı. Hepimizin payına biraz yalnızlık, biraz güvensizlik biraz da karamsarlık kaldı.
Samimiyetsiz samimi ilişkilerin içinde bocalarken bir yanımız olabildiğince güvensiz ve hevessiz diğer yanımız ise mucizelerin varlığına inanıp hayata dört elle sarılmak için tüm benliğiyle savaşıyor.
Velhasıl 21.yy’ın yalnız insanları olarak eskiye hasret geçmişe kaygıyla bakarak, yaşayacağımız şu 50-60 yıllık ömrümüzü bir “hayata” sığdırmaya çalışıyoruz.
Ben Begüm Ceylan. Öğretmenlik mesleğini tutkuyla aşkla ifa etmeye çalışan Şanlıurfalı.Bundan sonraki süreçte kalemimden dökülenlerle burada köşemde sizlerle olmanın heyecanıyla esen kalın.