Hayatınızın dönüm noktası nedir? Diye sorulsaydı ne cevap verirdiniz?
Hani hep derler ya o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı diye. Beş yıldır ataması yapılmamış bir genç olarak “mezun olduğum günü” söylerdim. Mezun olmadan önce her şeyin güllük gülistanlık olduğunu sanarken kepimi fırlattığım gün Kaf Dağı’nın ardındaki gerçekler gün yüzüne çıkmaya başladı. Ekonomik sıkıntılar, depresif ruh hali, her şeye geç kalınmışlık hissi, içini kemiren “şimdi ne olacağım” belirsizliği ee, yine mi olmadı? diye ruhunuzu emen yakın görünümlü insanların arasında delirmeye ramak kala içerisine düşülen derin boşluk, tüm atanamayanların dönüm noktası aslında...
İçime çöken hüznün garip sancısıyla yaşamaya çalışırken neşeyle açan bir çiçeğin günden güne solduğuna şahit oldum, atanamadığım her yıl o boşluk içimde büyüdükçe büyüdü. Bir şeyleri başarabileceğime dair umudum yerle bir olmuştu. Yetersizlik, başarısızlık hissi benlik algımı, öz saygımı kaybetmeme neden oldu. Aslında başarısız olanın kendimiz olmadığını yaşadığımız coğrafyanın kanayan yarası olduğunu en çok da nasip dediğimiz mucizevi bekleyişin tamamlanmasıydı belki de...
Kariyer basamağının “atama” kısmında sendelerken ne zaman evleneceksin nidaları yükselmeye başlar. Kitap alırken bile fotokopi bütçesine sahip bizlerin evlilik hayalleri kurabileceğine inanan insanların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Büyük-küçük, uzak- yakın herkesin senden bir şey beklemesi ve onların beklentisini karşılayamadığın her yıl daha da dibe battığını hissettiğin o an... Öte yandan “her şey atama değil” serzenişlerinde bulunan bir kısım insan. Evet, atanınca kimse size 10 milyon $, ev, araba vs. vermeyecek ama en azından ders çalışmadığımız her an vicdan azabı çekmeyeceğiz, yıllardır atanmamızı bekleyen sevdiklerimize göğsümüzü gere gere “ATANDIM” diyebileceğiz. Küçük gibi görünen büyük adımlar atacağız...
Daha kaçımız atama sürecinde farklı mesleklerde yaşama tutunmaya çalışırken bu savaşı kaybedeceğiz. Sınıflarında olmayı bekleyen binlerce meslektaşımın inşaatlarda, fabrikalarda, tarlalarda solup gitmesine şahit olacağız. Arz talep dengesinin çoktan bozulduğu, ticari kaygı güdülerek açılan sayısız üniversitelerin varlığı, niteliğin göz ardı edilip niceliğin değer kazandığı sonuç olarak milyonlarca üniversite mezununun “okuduk da ne oldu” hayal kırıklığına şahit olacağız...
Her 24 Kasım gibi bugün de içim buruk gözlerim yaşlı. Ben Eğitim Fakültesi'nden mezun olduğum gün “Öğretmen” olmuştum aslında nasıl da bu başarısızlık ve eksiklik duygusunu bize empoze ettiler değil mi? Bugün 24 Kasım ve ataması yapılmamış binlerce meslektaşımla aynı duyguları paylaşıp aynı yoldan sabırla ilerliyoruz. Güzel, ümitli günlere olan inancım asla bitmeyecek o 24 Kasımlardan birinde sınıfımdaki binlerce doktor, avukat, öğretmen, mimar, hemşire, ressam adaylarına ışık olacağım.
Hepimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Hayatlarının baharında aramızdan ayrılan meslektaşlarım; Necmettin, Aybüke, Fedai öğretmenim ve ismini sayamadığım diğer meslektaşlarım sizin de gününüz kutlu olsun.