Dünya 1.’si Şanlıurfalı Sefa Elbasmış Başkan Gülpınar'ı ziyaret etti Dünya 1.’si Şanlıurfalı Sefa Elbasmış Başkan Gülpınar'ı ziyaret etti

Sibirya'nın Yakutistan bölgesindeki Batagaika kraterinde bilim insanları tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında yaklaşık 42.000 yıl önce ölmüş bir tay, donmuş halde bulundu.

 Lena atı cinsine ait olduğu belirlenen bu tayın, henüz 1-2 haftalıkken çamura saplanarak boğulduğu ve ardından permafrost tabakası içerisinde bozulmadan korunduğu tespit edildi.

Nesli tükenmiş hayvanlar herkesin ilgisini çekse de, maalesef onları sadece fosil kalıntılarında ya da antik resimlerde görebiliyoruz. Ancak Sibirya’da keşfedilen tarih öncesine ait bu donmuş at tam bir istisna!

Sibirya’da keşfedilen tarih öncesine ait donmuş at

Sibirya’daki bir grup bilim insanı, tarih öncesine ait donmuş bir atın bozulmamış kalıntılarını kurtarmayı başardı. Kalıntılar, yontma taş devrinde yaşamış ve 30.000 ila 40.000 yıl önce nesli tükenmiş Przewalski yaban atına benzeyen vahşi bir at olan Lena (Equus Lenensis) türüne ait.

Bu tarih öncesi at, öldüğü zaman en az iki aylıkmış. Tüylerinden bazıları, toynakları ve muhtemelen bazı iç organları hala sağlam. Çünkü bu hayvan bir şekilde kutuplardaki sürekli donmuş tabaka adını verdiğimiz bir buzul parçasına yakalanmayı başarmış.

Ancak, sürekli donmuş tabakada bulunan kalıntılar sadece bunlarla sınırlı değil; mağara aslanı yavrusu ve mamut, Sibirya’daki ve diğer soğuk bölgelerdeki toprak parçasının altında mükemmel bir şekilde korunmuş diğer iki hayvandır.

Tarih öncesi bir atı klonlamak mümkün müdür?

Keşif gezisine katılan araştırmacılar, buldukları tarih öncesi atın vücudunda hiç yara izi olmamasından dolayı, atın boğulmuş olabileceğinden şüpheleniyorlar. Örneğin mükemmel bir şekilde korunmuş olması, mevcut bir atta embriyonun klonlanmasına ve gebeliğe bir kapı açıyor.

Bu konu, bilimin gündemindeki en tartışmalı konulardan bir tanesidir çünkü bu eski türlerin neslinin tükenmesi muhtemelen ekosistemler tarafından dengelenmiştir. Bu da, bugünkü Avrupa’nın, ekosistemde bir dengesizlik yaratmadan nesli tükenmiş bir türe ev sahipliği yapamayacağı anlamına geliyor.

Lena atı

Lena atı, nesli tükenmiş bir diğer vahşi at örneğidir.

Lena atı, Pleistosen (Buz çağı) döneminde, günümüzdeki Kanada, Alaska ve Sibirya’nın kuzey bölgesi olan Beringia’da yaşadı. Bilim insanları, yetişkin hayvanların kendilerini bu bölgelerin soğuklarından korumak için kalın bir kürk geliştirdiğini düşünmektedir.

Zamanla bu atların boylarının uzamasıyla ve ayak parmaklarının da toynak şeklini almasıyla, 5 milyon yıllık hem Lena atının hem de bugünkü atların ait olduğu Equus cinsi ortaya çıktı.

Diğer yakın akrabalarıyla birlikte Lena atı, yaklaşık 15.000 yıl önce Beringia Köprüsü’nden geçerek dünyanın diğer bölgelerine yayılmaya başladı. 10.000 yıl sonra, Lena atı dahil bütün atların nesli Kuzey Amerika’da tükendi.

Fosil kalıntılarından ve mağara çizimlerinden görüldüğü üzere, insanlar Paleolitik dönemlerde bu atları avlamaktaydılar. Lena atının sonunu getiren de muhtemelen bu avcılık oldu. Ancak diğer at türleri, evcilleşme sürecinden geçerek inanılmaz keşiflere ön ayak oldu.

Bugün “yarı vahşi” olarak kabul edilen tek at, Przewalski yaban atı ve Mustang’dir. Her ikisi de bir zamanlar evcilleştirilmiş ancak daha sonra vahşi doğaya geri bırakıldığı için vahşi taraflarını geri kazanmış atlardır.

KAYNAK: BENİMHAYVANLARIM