Şanlıurfa'da GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (GAPTAEM) tarafından 21 yılda geliştirilen ve tescillenen 20 buğday çeşidiyle dekar başına yaklaşık bir ton verim elde ediliyor. Türkiye'de tahıl üretiminin en fazla yapıldığı kentlerin başında gelen ve Buğdayın anavatanı olarak kabul edilen Şanlıurfa'da, yerli tohumlardan geliştirilen ekmeklik ve makarnalık 15 buğday çeşidi, yüzde 50'ye varan verimiyle ambarları dolduracak. Islah edilerek tescil edilen yerli 20 farklı tohum arasında 9 çeşit ekmeklik, 6 çeşit makarnalık buğday ile 5 çeşit arpa tohumu yer alıyor.
Türkiye genelinde Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı 12 Araştırma Enstitüsünde arasında yer alan ve 2002 yılından bu yana bölge ürünlerinin verimliliği ve çeşitliliğine katkı sunmak amacıyla faaliyet yürüten GAPTAEM mühendisleri, yerli tohumların ıslahı ve geliştirilmesi için çalışmalar yürütüyor.
Yerli tohumları melezleyerek 21 yılda Güneydoğu'nun tüm zorlu iklim şartlarında sıcaklık, kuraklık ve hastalıklara dayanıklı en fazla verim sağlayan ekmeklik Polathan, Edessa, Cudi 63 ve Başak ile makarnalık İlkhan gibi 15 buğday çeşidi geliştirildi. Buğdayın anavatanı olarak kabul edilen Şanlıurfa'nın bereketli topraklarında ekilen buğday çeşitlerinin un ve makarna sanayisine büyük katkı sunması bekleniyor.
Düzenlenen etkinlikte yerli ve milli tohumun önemine dikkat çeken Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, “Şu anda yukarı Mezopotamya’nın en verimli ovalarının bulunduğu Harran Ovasının tam göbeğindeyiz. Bu bölgede GAP tarımsal araştırma enstitümüz çok sayıda buğday tohumu geliştirmiş, neden? Gelecekte dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesi açlık ve buna bağlı olarak göç ve farklı krizler, işte bu açıdan tohum çok önemlidir. Tabi ki GDO’lu tohumlar yapılıyor.
Buna benzer dikey seralar geliştiriliyor, buna benzer topraksız tarım düşünülüyor ama güvenli ve sağlıklı yaşam için işte bu yerli tohumların bu topraklardan üretilmesi gerekiyor. Bu açıdan yapılan bu araştırma sonuçlarının geleceğimiz için çok ayrı bir önemi var. Şu anda üzerinde bulunduğumuz topraklar dünyanın hiçbir yerinde yok. İşte bu toprakları çok iyi korumamız gerekiyor. Bölgedeki topraklar küresel ısınmadan ve çölleşmeden en çok etkilenecek topraklardır.
Bilimsel araştırmalarda, bu toprakların daha az etkilenmesi için ve gelecek nesillere taşınması için araştırmalar yapıyoruz ve bunu çiftçilerimizle paylaşıyoruz. 1860 yılında Osmanlı İmparatorluğu zamanında dekara verim 50-60 kilogrammış. Şimdi ise bin kilogram yani bir tondur. İşte 20 kat artmış. Verim 20 kat artmış. İşte bu ziraat mühendislerinin başarısıdır. Araştırma mühendislerin başarısıdır.
Ziraat mühendislerinin başarısıdır. Bunu bu seviyede yaygınlaştırabilirsek üreticilerimize, çiftçilerimize bizim için şu an yeterli olacaktır. Şu anda bölgede ortalama buğday verimimiz, sıvı tarımda dekarda 500-600 kilogram seviyelerindedir.
Eğer biz bunu bin kilograma çıkarabilirsek mükemmel olacaktır. Şu anda Türkiye'de 20 milyon ton buğday ülke gıda ihtiyacını karşılıyor. Yakın bir gelecekte bu rakam bizi kurtaramayacaktır. İşte bu nedenle bu tür ıslah edilmiş sertifikalı tohumları milli bir güç olarak kullanmamız gerekiyor, yaygınlaştırmamız gerekiyor" dedi.
GAPTEAM buğday ıslah biriminde çalışan Ziraat Mühendisi Ali İlkhan, yerli ve milli tohumları geliştirmeye devam ettiklerini belirterek, “Türkiye'de 49 tane araştırmacı enstitüsü var ama buğdayda çalışan 12 tane araştırma enstitüden bir tanesi burasıdır. 2002 yılında başlayan buğday ıslah çalışmalarımız bugün 21 yıl sonra 20 çeşide ulaşmış durumdadır.
Şu anda elimizde 9 tane makarnalık, 6 tanede ekmeklik buğday çeşidimiz var. Bunun yanı sıra 5 tane de arpa çeşidimiz var. Kendi melezlerimizle ortaya çıkardığımız buğday çeşitlerini bugün milli tohumda Türkiye yüzyılı çerçevesinde çiftçilerimize, sanayicilerimize tohum işiyle uğraşan insanlara sunmak için bugün bu etkinliği düzenledik.
Bizim yerli tohum çeşitlerimizin Harran Ovasının sıvı tarımına, dekarda bir tonu zorlayan verimleri var. Yine kuru tarımda da 400-450 kilogram alabildiğimiz çeşitlerimiz var. Çeşitlerin, hastalığa, soğuğa ve sıcağa karşı her birinin ayrı ayrı özelikleri var.
Yine bu çerçevede komşu ülkelerden Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Sudan’da ve Somali’de çeşitlerimiz üretilmektedir. Bizim hedefimiz tamamen yerli ve millidir” ifadelerini kullandı.